13.04.2021

Üç Ayların Hasılatı: Samimiyet

    Üç Ayların Hasılatı: Samimiyet

 

 Her çağda ve her ortamda insanın kıymetini artıran bir özelliktir samimiyet. Dinimizde bu hal; ihlas kavramıyla Allah’ın kullarında görmek istediği yüksek ahlakın davranışlarımızda görülmesi gereken bir tavır olarak ifade edilir. Sahibini dünyada izzet ve şeref otağının bir neferi, ahirette Allah’ın razı olduğu kulları arasında Cennette makam sahibi bir kimse haline getirir. Aile ocağında sıcaklığa, ticarette güvene, eğitimde gayrete, kamuda ehliyet ve liyakate giden yol hep bu ihlas bahçesinde yetişir. Bu yüzden yüzünü ağartacak bir evlat yetiştirmek isteyen her ebeveyn gayretinin merkezine sözü özü bir olmak manasındaki ihlası, terbiyenin mihveri kılmalıdır. Manevi iklimine girdiğimiz mübarek üç aylarda namazımızdan zikrimize, ticaretimizden infakımıza kadar yaptığımız her kulluk ihlasımızın kuvvetlenmesinin sebeplerindendir. Eğer kişi inancında samimi olmazsa dinde münafık olur ki bunların yeri kâfirden de aşağıdadır. İnançta samimi olur amelde samimiyet olmazsa bu kişinin ahlakında bir kusurdur ki kişi bu hastalığını tedavi etmezse dünyada itibarını, ahirette imanını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Genelde her insan, özelde müminler şahsiyet oluşumunda sağlıklı bir gelişim gösterebilmesi için doğruluk prensibinin önemi günümüzde eğitimcilerin, psikologların ittifak ettiği konulardandır. Allah’ın ‘’Emir olunduğun gibi dosdoğru ol’’(Hud 11/112) hitabıyla alakalı Peygamber efendimiz Aleyhisselam ‘’ Hud suresi beni ihtiyarlattı’’ buyurdular. Bu ifade bize gösterir ki İhlas sahibi bir kimse olmak kuru temenni ile elde edilecek bir kazanım değildir. Bilakis dinimizin gerek bendeni ibadetler gerekse mali ibadetler hatta dünyevi işlerimizi düzenleyen muamelat hükümleri, fert ve toplum bazında müminlerin doğruluk ekseninde Rabbi ’ne kullukta sadık, kardeşlerine karşı sözlerinde ve işlerinde dürüst bir kimse olmaları için yapmaları gereken bir nevi ev ödevleridir. Demem o ki kuru söz, hepimiz biliriz ki kimseyi ikna etmez "Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde." diyen Ziya Paşa’nın işaret ettiği nokta amel olarak başarabildiklerimiz kadar kemale erdiğimiz gerçeğidir. Düşünelim bir kere beş vakit namaz deneyimini günlük hayatta deneyimlemiş bir kimse Müslüman olsa bile İnsan ruhunda namazın ne gibi tesirler icra ettiğini nasıl bilebilir bu bekar bir kimsenin ‘ben evli kimselerin duygularını hissedebilirim’ iddiası kadar doğru olabilir. Gizlice ihtiyaç sahiplerini gözeten bir kimsenin hislerini, ruhundaki hafifliği bu deneyimden mahrum olan nereden bilebilir. Engelli yavrusuna ömrünü adamış gözü yaşlı birinin iç dünyasına Rabbinden gelen pırıltıları sağlıklı bir kimse acaba bulabilir mi? Niyazi Mısri’nin ‘’Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş’’ ne güzel bir adres tarifidir. Biz inancımıza sahip çıkar dinimizin emirlerini ve yasaklarını gerek ibadetlerde gerek ahlaki konularda hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru haline getirebilir, hata yaptığımız zamanlarda gönlümüzü Mevla'ya açıp bahaneye sarılmadan Ya Rab hata ettim kapına geldim der, tövbe zırhına bürünebilir isek. İşte başta ifade ettiğimiz İhlas Samimiyet vasfını elde etme yoluna girmişiz demektir. Üç aylar bu noktada kendimize, manevi kişiliğimize katkı yapabileceğimiz özel bir zaman dilimidir. İşte geldik gidiyoruz, bu sene değilse ne zaman manevi yaralarımızı saracağız? Sosyal bir varlık olarak çevremizle ilişkilerimiz tabiatımız gereğidir. İyi kötü herkesin etki alanları var. Anne Babamız hiç yalan söylemeyen bir evladının varlığından ne kadar mutlu olur. Özü sözü bir Allah’a kullukta hassas bir ebeveyn bir yavruyu ne kadar mesut eder. Hayatının baharında ki bir gencin her yönden güvenebileceği dostlara sahip olması, geleceğe, hedeflerine ne kadar kuvvetli bağlarla bağlar. Kısaca bizim yapıp ettiklerimiz, bazen bir ailede bazen bir mahallede, geldiğimiz makamlar itibariyle hayatımızın bir döneminde aynı ortamı paylaştığımız mesai arkadaşlığı ettiğimiz kimselerde müspet veya menfi bir tesir icra edecektir. İşte bu etki, samimiyetini karakteri haline getirebilmiş kimselerde şu cümleyi arkasında hatıra olarak bırakır ‘’ Çok iyi adamdı hiç kötülüğünü görmedim’’. Peygamberimiz de ‘’Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.’’(Müslim,İman,65;Buhari,İman,4.) fermanıyla bize bunu hedef göstermemiş miydi. İslam; içimizde bizi tedavi edecek hazine, üç aylar bir fırsat mevsimidir. Bu günler İhlasımıza kuvvet verme zamanı olsun. Ne dersiniz. Olsun mu? Kıymetini bilenlerden olmak dileğiyle selam ve sevgilerimi arz ederim.            

 

Yusuf DEMİRGÜL

Çerkezköy Müftülüğü İlçe Vaizi